Belgin Usanmaz

Başarılı İnsan Deneme Cesaretine Sahiptir

Başarının temelinde; başarı ışığını yakalayabilmek ve bu ışığın aydınlığından yararlanabilmek, yolumuzu aydınlatabilmek için özveri, sabır, etkili çalışma, zorluklarla mücadele gücü, deneme cesareti, tevekkül gibi değerler vardır.

İnsanın kişisel yetenek ve potansiyelinin farkında olmaması, buna inanmaması kişiyi başarıdan uzak tutar. İnsanların kategorize edilmesinde de bu düşünce etkendir. Kişinin yetenek ve potansiyeline inanmaması, kendini tanımaması, onun kendini diğerleri sınıfına koymasına sebep olacaktır. Mutlu olanlar – mutsuz olanlar, başarılı olanlar – başarısızlar, yönetenler – yönetilenler, zenginler – fakirler vs. şeklinde oluşturduğu sınıflarda kendini hep olumsuzlar grubuna dâhil eder.

Deneme cesareti olmayan insanların zihinleri, yürekleri, korkularla, endişelerle doludur. Kendilerine inanmazlar ve en önemlisi kendilerinden korkarlar.

İstanbul’un fethinde gemileri karadan yürüterek Haliç’e indirilmesi, fethin gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Fatih Sultan Mehmet Han (II. Mehmet)’ın deneme cesareti sayesinde gemiler karadan yürütülmüş, İstanbul fethedilmiş ve bir çağ kapanmış yeniçağ başlamıştır.

Her insan deneme cesareti sayesinde fetihler yapabilir, hayatında yeniçağlar başlatabilir.

Eli kolu bağlı durmak, hiçbir şey yapmamak yerine cesaretini toplayarak hareket eden insanlar diğerleri onu gıpta ile izlerken ödüllerini mutlaka alırlar. Ödül ne mi? Başarı

Başarı ve başarısızlık arasında çok ince bir çizgi vardır. Akılla deneme cesaretini birleştirmiş insanlar, çizginin hep başarı tarafında olacaklardır. Er ya da geç!

Tercihlerini cesaretle deneme yönünde kullanan insanlar, hayattaki en renkli başarıları yaşarlar. Karşılaştıkları her zorluğu, sıkıntıyı, er ya da geç bu özellikleriyle aşarlar.

Hani Türkçemizde bir söz vardır: “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” diye. Buna ilave yaparak “öğrenmek için de harekete geçmek değil, eli kolu bağlı durmak ve denemekten korkmak ayıp” olarak kullanabiliriz.

Başarısızlık korkusu birçok insanın elini kolunu bağlayan bir sonuçtur. Bu korku kişiyi denemekten, harekete geçmekten alıkoyar. Denemeyi göze alamayan, kendine bu fırsatı tanımayan, tercihini deneme cesaretini kullanma yönünde yapmayan insan; kendini, başarı potansiyelini yok olmaya mahkûm etmiştir.

“Başarısızlık kötüdür, ama başarmayı hiç denememek daha kötüdür” T. Roosvelt

Denememek reddetmektir. Deneme sonunda elde edilebilecek kötü sonuçlardan korkmak, bu korku sebebiyle iyi sonuçlara da ulaşamamaktır. Bir anlamda denemekten kaçmak hayatın bize vereceği hediyeleri almamak, reddetmektir.

Korkularımız bizi denemekten, ilerlemekten alıkoyan hatta tamamen hareketsiz hale getiren zihinsel prangalarımızdır.

İnsanlar denemekten dahi başarısızlık ya da başarı sebebiyle korkuyorlar. Her iki halde de asıl düşman korkudur. Bu korku zihinde şekillenir ve beyninizdeki bir düşman gibi sizi yaşamdan alıkoyar. Bu korkunun kontrol altına alınabilmesi için ise eli kolu bağlı durmak yerine deneme cesareti silahını kullanmak gerekir.

Birçok insan, herhangi bir durumla karşılaştığında bir karar verme durumuna girer. Zihni karmaşık, karşılaştığı durum karşısında bocalayan, kişi, ne yapacağını bilemez. Tıpkı bir tehlike karşısında donup kalan kişiler gibi kilitlenir. Bu kilitlenmenin anahtarı ise cesaret ve denemedir, tercihini hareketten yana kullanmaktır. Dikkat ederseniz, başarılı denen insanlar sürekli bir cesaretlilik ve deneme isteği, deneme cesareti gösteren insanlardır.

Eliniz kolunuz bağlı durmak yerine kendinize bir fırsat sunduğunuzda sonuç istediğiniz gibi olmasa bile kazanımınız deneme cesaretinizin artması olacaktır. Bu hareketiniz olmanız için en büyük yardımcınız olacaktır.

Günümüz dünyası bugüne kadar gelmiş geçmiş deneme cesaretine sahip insanlar tarafından oluşturulmuştur. Ve yine bu cesarete sahip, eli kolu bağlı oturmayan insanlar sayesinde de değişmeye, gelişmeye devam ediyor. Hiç kimsenin hayatı durağan haldeyken gelişemez. Başarı dinamiktir, durağanlığı sevmez.

Başarı için, sürekli çabalayan ancak engellerle karşılaşan ve bu engeller karşısında donup kalan, pes eden, karamsarlığa kapılan, mücadele gücü bulamayan insanlar için yok edilmesi, aşılması gereken en önemli engellerden biri cesaretsizliktir.

Dener ve başarısız olursanız hiçbir şey kaybetmiş olmazsınız. Dener ve biraz başarılı olursanız daha iyi. Denemediğiniz sürece başarılı olma fırsatını göremez ve değerlendiremezsiniz.

İçimizdeki cesaretsizlik tohumlarını ayıklayarak cesaret tohumlarını ekmeli ve bunları yeşertmeliyiz.

Bilge sultanın, vezirlerinden birisini baş vezirliğe tayin etmesi gerekiyordu. Bu göreve layık veziri bulabilmek için bütün vezirlerini etrafına topladı ve onları bir sınava tabi tuttu. Onları o güne kadar gördükleri en büyük ve en ağır kapının önüne getirip şöyle dedi:

“Sizler çok akıllı ve güçlü insanlarsınız ve ümit ediyorum ki içinizden birisi ülkemin şu en büyük kapısını açabilir. Şimdi sizi kapıyla baş başa bırakıyorum. Göreyim bakayım hanginiz kapıyı açabilecek.” Saray mensuplarından bazıları daha kapıyı görür görmez dudaklarını büküp kapıyı açmanın mümkün olmadığına karar vermişti. Diğerlerine göre daha akıllı sayılabilecek bazıları kapıyı daha yakından incelediler; ama kapının azameti karşısında onlar da pes etmekte gecikmedi. Kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda bu kapının imkanı yok açılamayacağında fikir birliği etti. Sarayın en seçkin adamları kapının karşısında ümitsizce beklerken, o zamana kadar saygısından öne geçmeyen en genç vezir diğerlerinin arasından sıyrılarak kapının yanına gitti. Onu şöyle bir gözden geçirdi. En sonunda bütün kuvvetiyle kapıya yüklendiğinde kapı ardına kadar açıldı.

Meğerse kapı zaten tam kapalı değildi ve onu açabilmek için gereken sadece deneme cesareti gösterebilmekti. Sultan bu cesareti gösterebilen gence şunları söyledi: “Sadece görüntüye bakarak daha baştan ümitsizliğe kapılmadın, sonunda başarısız kalacak olsan bile deneme cesareti gösterdin. Bu yüzden baş vezirlik makamına seni atadım.”

Yazan: Niyazi Fırat Eres